Hasan Özacar, belediye meclis üyesi idi. İlkokul mezunuydu ama; yürekli, cesur ve çalışkandı. Gecenin geç saatlerine kadar çalışır, bazen de karakucak işlere karar verirdi.
Gelibolu’daki yollar at, eşek, öküz arabası için kolay yollardı ama zaman o zaman değildi. Araç trafiğinde yollar geçilmez, dönülmez olmuştu. Nerede kapalı köşe varsa oraları yıktı, açtı. Yollara önem verdi, suları topladı, mahalle çeşmelerini çoğalttı.
Hasan Özacar1977 seçimlerine aday olmadı. Çalışkanlığından rahatsız olan koca göbekli CHP’lilerle, emekli subaylarla anlaşamıyordu. 1977 seçimlerine İrfan Güneri ile Rahmi Çakıroğlu aday oldular. İrfan abi bir oyla da aday oldu.
İrfan abi çok kibar, beyefendiydi. Demokrat Partiden gelmeydi. Çok okuyan bir kişi olarak, yerini 1973 Ecevit’in “Su kullananın, toprak işleyenin” parolasıyla yola çıkan CHP’den almıştı.
Lise mezunuydu, birçok üniversite mezunundan daha görgülü ve kültürlüydü. Tek kusuru(!) çok kibar, alçak gönüllü, beyefendi olmasıydı(!)
O günün seçmen profili onu değil, bir kez daha Nuri Erer’i tercih etti. Nuri Erer;
“Vur-kır, külhanvari, daha çok sövüp sayan, çevresi meyhane kültürlü adamlarla doluydu. En birinci yaftası; önüne gelen sosyal demokratlara “Komünist” yapıştırmasıydı. CHPli olmak adeta suçtu, zaten o dönemde CHP’nin en büyük baş ağrısı; DEV-YOL, DEV-SOL, Halkın Kurtuluşu Ordusu ve diğer sol fraksiyonlardı.
Onlar için CHP-AP fark etmiyordu. Her iki partiye de karşıydılar. CHP’yi sosyal faşidt olarak suçluyorlardı.
Adalet Partisi’ni kapitalist emperyalist, MHP’yi kafatasçı faşist olarak suçlayan sol fraksiyonların bir kısmı köylerden şehirlere, bir kısmı da şehirlerden köylere ihtilal hayalleri kuruyorlardı.
1970’li yıllar acı yıllardı. Memlekette hergün gençler birbirlerini vuruyorlardı. Bu kargaşa içinde 1977 seçimlerine gidildi.
Ben de o seçimlerde İl Genel Meclisi Adayı idim. AP’liler beni de tüm CHP’lileri suçladıkları şekilde hiçbir zaman yanında bile olmadığım fraksiyonların içinde gibi suçluyorlardı.
Ben, Gelibolu’da öğretmenken eşimin üzerinden önemli işler kurarak ticaret yaptığımdan, o zaman bazı APlilerin işlerine zararlı olduğum düşüncesiyle suçlandığımı biliyordum.
Halk eğitimi, devletten 5 kuruş gelmeden 2 kez ayrı yerlerde kurarak 2 yılda 1900 kişiye ilk kez hizmet verdiğim için de köylerde, beldelerde benim gücümden korktuklarından Artvin’den, Afyon’a oradan Lapseki’ye süre süre yıldırmaya çalışıyorlardı. Ama her seferinde de Allah’ın yardımıyla güçleri yetmiyordu ve ben hep işime devam ediyordum. Sonra işimi geliştirince istifa edip geçtim karşılarına. Siyasete atıldım. Yaşım çok gençti. 30 yaşındaydım.
CHP’nin koca göbeklileri ile emekli subayları dalga geçiyorlardı. Bu çocukta sapıtmış mı diye birbirlerine soruyorlardı. İlçe Başkanı rahmetli Tahir Beyin, dilekçemi verdiğimde İrfan Güner’in dükkanında beni nasıl “Ti”ye aldığı bugün gibi gözümün önündedir.
Dört aday adayı vardı.
Manifaturacı Süleyman Kaya (Süleymaniye Köyü eski muhtarı), Nuri Kaya eski okul müdürü, Hilmi Altay eski CHP ilçe başkanı emekli subay ve ben!
1 ay boyunca ilçe yönetimi de, Gelibolulu göbekli çiftlik ağaları da, emekli subaylar da hepsi karşımda rahmetli Süleyman Kaya’yı destekliyorlardı. Ön seçim yapıldı. İlk kez CHP’de sandıklar kuruluyordu.
Sandıklar açıldığında 402 üyeden 372si oy kullanmış. 12si geçersiz, 259 oy geçerli sayılmıştı. Dağılım:
Recep Yüzüak 278, Süleyman Kaya 68, Nuri Kaya 9, Hilmi Altay 4 oy almıştık. Belediye başkanlığında ise İrfan Güner aday olmuştu.
Seçimleri Nuri Erer kazandı. CHPli göbekliler, emekliler, beyler, Trakya Ağaları(!) da oy vermeyince sonuçta Erer, 3. kez seçilirken, ben de rekoru bugün de kırılamayan bir yüzde ile seçildim. Hemen ardından da, ilçe başkanlığında bir rekor oyla ilçe başkanı oldum. O seçimde de yine aynı göbekliler karşıma Sedat Uraz’ı aday çıkardılar. Üç adaydık. Ben, Müteahhit Sedat ve Öğretmen Reşit İlhan.
Beni başta köyler olmak üzere ilçe merkezde balıkçılar, şoförler, çiftçiler, küçük esnaflarla askeri fabrika ve karayolları sendikalarındaki CHP’li parti üyeleri, inşaat ameleleri ustaları desteklediler.
Seçimlerde oylar: 408 geçerli oydan ben 302, Sedat Uraz 93, Reşit İlhan 13 oy aldık.
İlk işim, o gün CHP’nin gençlik kollarını ele geçiren fraksiyonlardan temizlemek için Gençlik Kolunu iptal ederek yeni tam sosyal demokrat olan, babalarının CHPli olduğuna inandığım ailelerin çocuklarından kurdum. (Bu konuda daha sonra 31.03.2019’dan sonra yeri gelince daha geniş bahsederiz)
1980 Eylül’ü geldiğinde, ülkede gerildikçe gerilmişti. Perşembenin gelişi gibi ihtilalin gelişi Çarşamba’dan belliydi.
12 Eylül sabah saat 02.20’de kapımız çalındı ve o günkü merkez Komutanı Hakkı Bey elinde bir zarfı uzatarak “Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur. İkinci bir emre kadar lütfen evinizden ayrılmayın” dedi.
O gün saat 14.15’e kadar evdeki siyah beyaz televizyonun karşısında geçirdik. Kapıya 3 silahlı asker bırakmışlardı. Verdikleri zarfın içindeki kağıtta;
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğu, güvenliğimiz için ikinci bir emre kadar evden çıkmamamız isteniyordu. İkinci emir yazısı yine 2. Kolordu Komutanı Hüsnü Çelenkler imzasıyla 14.15’te gelince ilk işim sinyalini kapıdaki Sivaslı askerden aldığım haber üzerine Hamzakoy’a koşmak oldu.
Yollar kapalıydı. Fenere gittim, giriş yoktu. Hamzakoy’da 2 hücümbot biri koyun içinde, biri girişinde nöbet tutuyordu. O gün 14.15’ten 16.50’ye kadar bir fotoğraf çekebileceğim yeri ve fırsatı aradım durdum. Bulunca da çektiğim 12 pozluk filmi rahmetli taksici Hakkı Keçili abimize verip İstanbul’a ulaştırdım.
Ertesi gün gazeteler geç geldi. Filmi beklemişler iş temiz çıkınca da Hürriyet ve Günaydın (aynı kişinindi. Haldun ve Erol Simavi Kardeşler) Hamzakoy’un resmini patlatıp “İşte buradalar!” diye patlatınca haber tüm dünyaya satıldı. İyi ve karlıydı o gün. Tam bir otomobil parası almıştım. Ertesi gün de rahmetli Cevdet abinin çektiği başka bir resim de Günaydın’da çıktı.
İhtilal çok şükür sorgusuz sualsiz geçti. Çünkü memleketimize iş yapmaktan başka hiçbir yamuk işimiz yoktu. Yeniköy, Fındıklı, Değirmendüzü, Karainebeyli’yi denizle buluşturan o korkunç yolları açarak köylerimizi denizle buluşturmuş, okullar, köprüler, tüm köy yolları ilk kez en iyi şekilde yapılmıştı.
İhtilalin bana tek zararı, siyasette zirvedeyken önüm çok açıkken getirilen 5 yıllık siyaset yasağı olmuştu.
1983 seçimleri Tuhan Mildon, Rahmi Çakıroğlu ve sonrası: SÜRECEK
Açıklama: Dünkü yazımızda Refik Karaca’nın ilkokul mezunu olduğunu yazmıştım. Özür dilerim. Bursa Sanat Okulu mezunu olduğunu öğrendim.